Restorasyon Süreci Nasıl İşliyor?  (Kız Kulesi Örneği- Hukuki Durum)

04.09.2022 13:44

Giriş 

Kimi zaman “bu nasıl restorasyon” diyerek beğenmediğimiz, kimi zaman faciaya dönüşen ve bu günlerde Kız Kulesi ile gündeme gelen kültür varlıklarının korunmasına yönelik çalışmalar konusunda duyarlılık gösterilmesi önemli. Ancak bu süreçler nasıl ilerliyor? Bu alanda ortaya atılan “yıkılma”, “yok etme” iddialarının tümünün gerçek olmadığı bilmek gerekiyor. İşte bu bağlamdan hareketle beş soru da bu konuda dair bir özet vermek istiyorum:

1.Kız Kulesinin Niteliği Nedir?

"Kültür varlıkları"; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır. Kız Kulesi ilk döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada, Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu, Osmanlı döneminde ise savunma kalesine, sürgün ve karantina mahali olacak biçimde kullanılmıştır. Boğaz’da geceleri gemilere yol gösterme özelliğini kaybetmemiş bir fenerdir aynı zamanda. Bu niteliğiyle taşınmaz kültür varlığıdır. Kültür varlıkları Anayasal olarak devlet koruması altındadır. Nitekim Anayasanın 63. maddesine göre devlet tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması için gerekli adımları atar, destekleyici ve teşvik edici tedbirleri almak ile yükümlüdür. Bu anlamda özel mülkler içinde kültür varlığı olarak tescil edilmiş yapılara bile şartlar, zorunluluklar, yardımlar ve muafiyetler tanıya bilir. Bu konudaki temel yasa 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Kanunudur (KTVK). Kanun, bu alandaki tüm hususları detaylı olarak düzenler ve kurala bağlar.

2.Korumaya yetkili kurumlar, birimler neler?

KTVK ile kültür varlıklarının nasıl korunacağı yetkili kurulları oluşturulmuştur. Bunların başında bir hami ve genel koruyucu olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı gelir. Bu konuda en üst birim “Müzeler ve Kültür Varlıkları Genel Müdürlüğü” olmuştur. Bunun yanında Kültür Varlıklarını Koruma Müdürlükleri ve Kurulları, İlçe ve Büyükşehir Belediyelerindeki “Kültürel Miras” departmanları olarak kurulan “Koruma Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB)” bu konuda yetkilidir. Bunların tamamında belirleme, planlama ve uygulamaların yapılması ve denetlenmesi yetkileri paylaştırılmıştır.

3.Restorasyon projelerine nasıl karar veriliyor?

Bir tarihi eserin restorasyon projesine ve projenin uygulanmasına bir kişi karar vermez. Bu konu önce ilgili Koruma Kurulunun önüne gelir. Bu kurulda genelde akademisyen ve uzmanlardan oluşan bir heyet vardır. Heyete ayrıca yerel yönetimlerden temsilciler de refakat eder.  Mimar projesini sunar, kurul bunu inceler ve onay verirse buna ilişkin karar alır. Süreç burada bitmez. Bu kere projenin uygulanması sürecinde KUDEB’ler devreye girer. KUDEP projeye uygun bir imalat yapılmasını denetler. Tüm bunların yanında ihaleyi yapan idarenin kontrolleri, Bakanlık denetim personeli ve nihayet bir talep halinde kurul süreci denetler ve sürdürür. Eylemlerde aykırılık var ise düzeltme yoluna gidilir. Anlaşılacağı üzere kültürel mirasa “ben yaptım oldu” biçiminde bir müdahale yapılamaz, bir süreç vardır. Bu süreçler Korum Yüksek Kurulunun ilke kararları ile Bakanlığın düzenleyici ve denetleyici işlemleri yürütülür. Ortada suç olacak düzeyde bir müdahale varsa bu kere devreye Savcılık girecektir.

4.Boğaziçi ile ilgili özel düzenleme var mıdır?

3194 sayılı İmar Kanunu, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla çıkarılmıştır. Bu Kanun, imar iş ve işlemleri için temel düzenlemedir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ise bu kanuna istisnalar getiren bir rejim içerir. Kanunun ilgili maddelerine uyulmak kaydıyla ve imar kanununun öngördüğü hususlara aykırı olmayan hükümleri uygulanacağı hepimizce bilinmektedir. Ancak bunların dışında da özel düzenlemeler vardır. Yani istisna bir düzenleme olan Kültür ve Tabiat Varlıkları Kanununun da birçok bağlamda istisnası vardır.

“2960 Sayılı Boğaziçi Kanunu ile İlgili Hükümler” başlıklı İmar Kanunu 46’ncı maddesinde, 2960 sayılı Boğaziçi Kanununu ile kurulan Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu, Boğaziçi İmar İdare Heyeti ve Boğaziçi İmar Müdürlüğü kaldırılmıştır. Bu kuruluşların görev ve sorumlulukları İstanbul Büyükşehir ve ilgili İlçe Belediye Başkanlıklarınca yürütüleceği hükme bağlanmıştır. Şöyle ki; 2960 s. Kanununun 2. maddesinde belirlenen ve 22.7.1983 onay tarihli plana göre Boğaziçi alanında gösterilen ‘Boğaziçi Sahil Şeridi’ ve ‘Öngörünüm’ bölgelerindeki uygulamalar İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığınca, ‘gerigörünüm’ ve ‘etkilenme’ bölgelerindeki uygulamalar da ilgili İlçe Belediye Başkanlıklarınca yapılacağı düzenlenmiştir.

Boğaziçi Kanunu, İstanbul Boğaziçi Alanının kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunu arttıracak yapılanmayı sınırlamak için uygulanacak imar mevzuatını belirlemek ve düzenlemek amacıyla ihdas olunmuştur (m.1). Bu konundaki alanlar ve yerler çıkarılan imar planları ile belirtilerek, Kanun ile de buraya atıf yapılarak bir izah tekniği kullanılmıştır. Bu anlamıyla, bu Kanun, özel hükümler içeren ve düzenleniş itibarıyla da özel bir kanundur. Kanunun 17’nci maddesindeki “Bu Kanun hükümlerine göre yapı hakkı verilmeyip ticari geliri de olmayan arsalar ile üzerinde kültür ve tabiat varlığı bulunan arsalar emlak vergisinden muaftır”. Bu haliyle, Boğaziçi Kanunu, 2863 sayılı Kanunun bir parçası değil, bağımsız nitelik arz eden konum arz eder. Bu halde, bir eser, kültür varlığı ise, Boğaziçi’nde olsa bile, ona tabi hukuka uygun biçimde ele alınmak zorundadır. Yine bu kanunun 3’üncü maddesinin “Boğaziçi Alanındaki kültür ve tabiat varlıklarının onarımına öncelik verilir” şeklindeki (b) maddesini bu bağlamda ele almak gerekir. Buna ek olarak her ne kadar mülga edilmiş de olsa, “Boğaziçi İmar Heyeti” kimlerden teşekkül edildiğinin tadat olunduğu 8’inci maddenin “Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu Başkanı” ifadesi bu bağlamda önemlidir. Bu alanın da içinde bulunan yerlere ilgili İstanbul ilgili Kurulu bakmaktadır.

5.Yıkmak, yok etmek suç mu?

Kültür varlıkları ifadesi çok geniş bir kavramdır. Bir antik iğneden, devasa bir camiye kadar her şeyi içine alan bir anlam taşır. Bunların yanında kültür varlıklarının somut olması da gerekmez, kültür varlığı denince sözlü varlıklarında anlaşılması gerekir.  Bazen bir eserin okunma biçimi bile kültür varlığı olarak kabul edilebilir.  Bunlara ilişkin olarak KTVK m.65 devamında hangi eylemlerin suç olacağı düzenlenmiştir.  Özetle; korunması gerekli taşınmaz nitelikteki tarihi eserlerin yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya zarara uğramalarına kasten sebebiyet verenler iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar para cezasıyla cezalandırılır. Kültür ve tabiat varlıklarını yasal süre içerisinde mazereti olmaksızın bildirmeyen ve bilerek aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yasal sürelerde ilgili makamlara bildirilmeyen tarihi eserleri satışa sunan, satan, veren, satın alan, kabul eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar para cezası ile cezalandırılır. Tarihi eserleri yasaya aykırı olarak yurtdışına çıkaran kişi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar para cezası ile cezalandırılır. Tarihi eser bulmak amacıyla izinsiz kazı veya sondaj yapan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. İzinsiz olarak define araştıranlar üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Özellikle en geniş kapsamı olan bir maddeyi burada zikretmek isterim:  KTVK m.65/1’e göre “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar…” cezalandırılacaktır.

 

Sonuç

Kültür varlıklarına dair hatalar veya eksik uygulamalar olabilir. Ancak bu alan, sadece ülkemizin mevzuatları ile değil uluslararası antlaşmalar ile de tahkim edilmiş bir alandır. Bu konudaki davalar ve ceza dosyaları basına yansımasa da çoktur. Kurullar bağımsız yapısı itibarıyla “koruma adına” adımlar atmaktan kendilerini alı koymazlar. Ancak koruma dediğimiz olgu sanat tarihi, mimari ve arkeolojik alandaki uzmanları görüşleri ile şekillenen süreçler olup, dış görünüş itibarıyla bu konuda uzman olmayan kimselerin değerlendirmesi ile yürütülmesi mümkün değildir. Türkiye bu alanda, dünyada önemli bir noktadadır.